Hayvanlarla Kurduğumuz İlişkilerin Yaşam Kalitemize Katkıları Nelerdir?

Doç. Dr. Aylin Demirli Yıldız

Günümüzde hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen evcil hayvanlarla kurduğumuz ilişkilerin kişilik yapımız ve psikososyal sağlığımız hakkında veriler ortaya koymakta olduğu ve sağlığımızın korunması ve gelişmesi için fırsatlar yaratabildiği görülmektedir. Literatürde, hayvan besleme ya da hayvanlarla birlikte olmanın, bireyin ruhsal, fiziksel ve sosyal sağlığını koruma ve geliştirmede önemli bir katkısı olduğu ortaya konmaktadır. Çocuklar üzerinde zihinsel ve sosyal gelişim, sorumluluk alma, kavrama yeteneğinin gelişmesi gibi pek çok olumlu etkisi olduğu, ayrıca spor yapma, hobi edinme gibi pek çok etkinliğe daha yatkın oldukları, evcil hayvana sahip çocukların empati kurma ve sosyal uyum sağlama açısından daha başarılı olabildikleri bildirilmektedir (Kaya,2017).

Dahası, hayvanların varlığının ve hayvanla geçirilen zamanın bireyin egzersiz yapma ve kendi bakımına katılma oranını artırdığı, kan basıncını ve dolayısıyla kardiyovasküler sistemini düzenlediği, bağımlılık düzeyini azaltarak, iletişim becerilerini olumlu yönde etkilediğine ilişkin bulgular mevcuttur. Ruh sağlığının korunması ve iyileştirilmesinde, bireylerin yaşam kalitesinin artırılmasında hayvan destekli aktiviteler diğer tedavilere destek ek bir tedavi yöntemidir. Ayrıca evcil hayvanların hayvan destekli terapi alanında kullanılmasının özellikle çift ve aile terapisinde olumlu gelişmelerde değerli kaynaklar olduğu belirtilerek evcil hayvanların yardımcı terapist olabilme konusunun zenginleştirilebileceğine ilişkin önemli yöntemler sunulmuştur (Walsh 2009).

Çocukluk ve gençlik dönemlerinde yalnızlık gibi temel problemleri tedavi etmede veya otizm gibi daha karmaşık bozukluklarda hayvanların terapötik yardımcılar olarak değeri büyüktür (Mallon,1992). Ergen ve erken ergen hayvan sahiplerinde benlik saygısı ve özerklik daha yüksek düzeydedir. Evcil hayvanlara sahip çocukların sosyal olarak daha iyi bütünleştikleri görülür, sosyal pozitif benlik saygısı daha yüksek, bilişsel gelişimi daha iyidir (Vidovićve ark.,1999). Ergenlik çağındaki gençlerin ise, ön ergenlik döneminde evcil hayvanlarıyla geliştirdiği arkadaşlık ilişkisi çok önemli olarak onların benlik saygılarının gelişmesine destek olur (Covert ve ark.,1985). Söz konusu bu ilişki, onların çevreyi ve insanı daha iyi anlamasını, onlarla daha yoğun ve olgun bir duygudaşlık içine girmesini sağlar (Uğurlu,2013). Bardill ve Hutchinson (1997) psikiyatrik sorunu olan ergenler ile yaptıkları çalışmada tedavilerinin bir parçası olarak köpek ile geçirdikleri zaman hakkında duygularını yazmalarını istemişlerdir. Hastaların çoğu “köpeği en iyi arkadaşları olarak gördüklerini” “köpek ile sorunlarını paylaşabildiklerini” belirtmişlerdir. Hatta, büyük bir stres kaynağı olan hastaneye yatış durumunda tedavi süresince evcil hayvanların çocuklarda fizyolojik uyarılmayı azaltabildiği ve bu nedenle çocukların hastane ortamında stresle ve hastalıklarıyla daha iyi başa çıkmalarına yardımcı olabileceği görülmüştür (Tsai ve ark.,2010).

Hayvan beslemenin olumlu etkisi çocuklar ve ergenlerin yanı sıra yetişkinler üzerinde de görülmektedir. 176 evcil hayvan sahibinden oluşan örnek bir grupla ilgili olarak yapılan başka bir araştırma evcil hayvanlarıyla nispeten daha uyumlu olan kişilerin genel olarak daha iyi zihinsel sağlık ve daha az fiziksel semptom bildirdiklerini göstermiştir (George ve ark.,1998).

Yapılan bir diğer çalışmada ise evcil hayvanların yararlarına ve önemine işaret edilerek çift ve aile süreçlerindeki rolleri ile ilişkisel dinamiklere ve gerilimlere dahil olmaları incelenmiştir. Araştırmada danışanların evcil hayvanlar sayesinde ölüm, yas ve keder durumlarına daha kolay uyum sağladıkları bildirilmiştir. Terapi hayvanlarının başında eğitilebilmeleri ve sosyal becerilere sahip olmaları nedeniyle köpekler gelmektedir. Parish-Plass (2008) ise, yaptığı bir araştırmada istismar ve ihmalden kaynaklanan güvensiz bağlanma gösteren çocuklar üzerinde uyguladığı hayvan destekli tedavide fare, hamster, papağan ve köpek- lerden yararlanmış ve onların olumlu etkilerini vaka olarak paylaşmıştır. Chandler (2012) de kitabında HDT ile ilgili olarak çocuk ve ergenler üzerinde köpek ve yavruları, tavşan- lar, ev kedileri, atlar, çiftlik hayvanları ile diğer küçük hayvan etkileşimlerinin yararlı olduğunu belirterek bu etkileşimin iyileştirici ve sosyal uyum sağlayıcı özelliklere sahip olduğunu bildirmiştir.

Holman ve arkadaşlarının (2019) yapmış olduğu çalışmada hem bilişsel davranışçı terapi hem de hayvanlarla terapi grubunda öznel anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarında azalma olduğu vurgulanmış ve iki müdahalenin de eşit derecede etkili olduğu ortaya konulmuştur. Yapılan bir diğer araştırmada ise AIDS’li hastalarda değer, kendine saygı ve umudunu yitirmeme duyguları üzerinde hayvan destekli terapiden yararlanılmış ve olumlu etkileri görülmüştür (Carmack,1991). Dr. Lois Abrams, iki terapi köpeği olan Duke ve Romeo ile olan deneyimiyle ilgili betimleyici bir hikâye paylaşarak hastalarının duygusal durumunu daha erken tespit edebilmiştir. Yardımcı terapist köpekler hastaların, vücut dillerini çok iyi algılama ve koklama yetenekleri ile hastalar üzerinde rahatlama sağladıkları görülmüştür (Wuu ve ark. 2013).

Sadece gündelik yaşamda değil, ciddi davranış zorlukları gösteren bireyler için de hayvanlarla kurulan ilişki oldukça iyileştiricidir. Örneğin Edwards ve arkadaşları (2019) tarafından bağımlılık öyküsü olan suçlularla yapılan çalışmada ise uygulanan at terapisi sonrası, mahkumların stres ve anksiyete düzeylerinde azalma olduğu vurgulanmıştır. Aynı çalışmada uygulanan at terapisinin mahkumların öz farkındalık düzeylerini arttırıp duygusal düzenlemelerine katkı sağladığı belirtilmiş aynı zamanda mahkumlarda başarı duygusu gelişmesine katkı sağladığı ve dolayısıyla benlik saygısını desteklediği ortaya konulmuştur. Mims ve arkadaşları (2017) tarafından yapılan çalışmada ise uygulanan programın terapötik etkisinden bahsedilmiş ve mahkumlarda cezaevinde kalmaya bağlı gelişen stres, anksiyete ve depresyon semptomlarında meydana gelen iyileşme potansiyeline dikkat çekilmiştir. Merker ve arkadaşları (2015) tarafından yapılan çalışmada ise hayvanla iletişim kurmanın mahkumlarda daha önceki deneyimlerine bağlı zarar gören güven duygusunun tekrar inşa edilmesine katkı sağladığına dikkat çekilmiştir. Aynı çalışmada mahkumlar köpekle zaman geçirmenin stres düzeylerini azalttığını ve daha mutlu hissettiklerini belirtmişlerdir. Çalışmada aynı zamanda uygulanan programın mahkumların özgüven, kendini ifade edebilme, başkalarına saygı duyma ve sorumluluk duygusu gibi becerilerine katkı sağlayabildiğine değinilmiştir.

Son söz olarak, hayvan destekli etkinlikler; eğlence, eğitim, motivasyon ve terapötik faydalar sağlayaraky aşam kalitesini zenginleştirmek için fırsatlar sunmaktadır (Risley-Curtiss,  Zilney  ve  ark.,2010).Bu  anlamda  sadece köpekler değil diğer evcil hayvan türleri de her yaş dönemindeki insan için birer terapi aracı olmuştur. Özellikle çocukluk ve gençlik döneminde  olumlu kişilik özellikleri ve gelişimi, sosyalleşme gibi birçok alanda yapıcı etkiye sahip olmasının yanı sıra son yıllarda yaşlılar, çocuklar, akıl hastaları, engelliler ve hatta ölmek üzere olan hastalar üzerinde köpek, kedi, çiftlik hayvanları, kuş, tavşan, yunus, balık gibi çok çeşitli hayvanları kapsayan hayvan destekli terapi uygulamalarının yapıldığı görülmektedir (Özkul,2014).Hayvan etkileşiminin pozitif etkileri için ayrıca özellikle epinefrin ve norepinefrin gibi stresle ilişkili  hormonal parametrelerin  azaltılması;  bağışıklık  sistemi  işleyişinin  ve  ağrı  yönetiminin iyileştirilmesi; diğer kişilere karşı güvenin artması; azaltılmış saldırganlık; gelişmiş empati ve gelişmiş öğrenmede etkili olduğunu söylemek mümkündür (Beetz veKotrschal,2012).