TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

TDK sözlük tanımıyla, Fransızca kökenli bir sözcük olan travma, dilimizde sarsıntı kelimesine karşılık gelmektedir. Tıbbi tanım olarak travma, bir doku veya organın yapısını, biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara, örselenme şeklinde açıklanmaktadır. Bu yazımızda travma olgusunu psikoloji bilimi bağlamında ele alacağız. Bununla beraber tıbbi tanımdaki yerel yara ve örselenme sözcükleri, duygusal travmaları anlamamız açısından önemlidir. Ani, beklenmedik, zarar verici ve sarsıcı her olay, ruhumuzda bir yara oluşturur ve kendimizi örselenmiş hissederiz.

Bu yazının konusu olan Travma Sonrası Stres Bozukluğunu tanımlayarak devam edelim. TSSB, olağan dışı psikolojik travma yaratan bir olayın sonrasında oluşan bir bozukluktur. DSM-5 tanı ölçütleri el kitabında TSSB’ye neden olan unsurlar şu şekilde açıklanmaktadır:

  • Doğrudan sarsıcı olay(lar) yaşama
  • Başkalarının başına gelen sarsıcı yaşantılara tanık olma
  • Bir yakının başına sarsıcı olaylar geldiğini öğrenme
  • Sarsıcı olayların sevimsiz ayrıntılarına tekrarlayıcı bir şekilde tanık olmak

Burada sarsıcı olay ile kastedilen, tipik olarak gerçek ya da göz korkutucu bir şekilde ölüm, ağır yaralanma veya cinsel saldırı gibi olaylardır.

Deneyimlenen örseleyici yaşantıların TSSB oluşumuna neden olup olmadığını şu belirtilerin birinin ya da çoğunun varlığına bakarak anlayabiliyoruz:

  • Travmatik olayın yineleyici ve istemsiz gelen sıkıntı veren anıların varlığı
  • Travmatik olaylarla ilişkili yineleyici ve sıkıntı veren düşler
  • Kişinin travmatik olay yeniden oluyormuş gibi hissettiği ya da çözülme (dissosiyasyon) tepkileri, geçmişe dönüşler.
  • Travmatik olayları simgeleyen/çağrıştıran uyaranlarla karşılaşınca yaşanan ruhsal sıkıntı
  • Travmatik olayları simgeleyen/çağrıştıran uyaranlarla karşılaşınca ortaya çıkan belirgin fizyolojik tepkiler

Bir başka deyişle TSSB yaşayan bireylerde tipik olarak travmatik anıların istem dışı şekilde farklı yollarla hatırlanması durumu, travmayı çağrıştıran durumlara yönelik kaçınma davranış ve tutumları ve aşırı ürkeklik, düzensiz uyku ve tetikte olma hali gözlenir.

TSSB yaratan unsurun travmatik olayın kendisi değil, bireyin travmatik olaya verdiği tepki olduğu bilgisi, tedavinin temel yaklaşımını oluşturur. TSSB’ye yönelik her türlü psikolojik yardım, etkisi şimdide devam eden travmatik yaşantıyla aramıza koruyucu bir zaman algısı duvarı örüp bizi iyileştirmeyi amaçlar.

Hayatımızda sıklıkla birincil(doğrudan) veya ikincil(dolaylı) travmatik yaşantılara maruz kalabilmekteyiz. Ancak her travmatik yaşantı, kişide TSSB oluşumuna neden olmayabilir. Travmatik yaşantıyı sağlıklı başa çıkma yollarıyla sindirmeyi başardığımız noktada travmatik yaşantı bizim için geçmişte kalır ve şimdiki zamanda etkisini göstermez. TSSB’yi bu durumdan farklı olarak bir “sindirim bozukluğu” olarak tanımlamamız mümkün. Kişi bu tür bir sindirim bozukluğu yaşadığı zaman yukarıda da açıklandığı gibi, travmatik anı(lar)ın etkisini şimdiki zamanda farklı şekillerde deneyimlemeye devam eder.

Sindirim süreci olarak adlandırdığımız bu süreci, Rachman (1980) duygusal işleme olarak tanımlar. Duygu işleme sürecinin başarısının ölçüsü, kişinin travmatik olaydan bahsederken hiçbir duygusal sıkıntı duymaması ve bu tür olayları görme, dinleme ve hatırlama yeteneğidir. Horowitz (1986) de benzer şekilde, bilişsel şemaların yeni bilgilere uyum sağlayıp onları kabul eder hale getirmesiyle travmaya yol açan unsurların ortadan kaldırılabileceğini belirtir. Tedavi sürecinde travmaya yol açan unsurlar işlemlendiği, ya da bizim tabirimizle hazmedildiği takdirde yinelenen geriye dönüşler, tekrarlayan kabuslar ve travmatik yaşantıyla ilişkili kaçınma davranışları ortadan kalkabilmektedir.

Duygu işleme sürecinin başarıyla gerçekleşebilmesi için güvenli bir psikoterapi ortamında imgesel yüzleşme sağlanır. Bu yapılırken, travmatik anı bilişsel, duyusal ve duyuşsal tüm unsurlarıyla hatırlanır ve terapi ortamında sözel yolla işlenir. TSSB yaşayan birey için zaman, travmanın yaşandığı zamanda takılıp kalmıştır ve travmatik yaşantıya güçsüzlük imgesi eşlik eder. Yani kişi bu zorlu yaşantı karşısında kontrol duygusunu kaybetmiş ve çaresiz hisseder.  Çarpıtılmış zaman algısının değişmesi ve güçsüzlük imgesinin üstünlük/yetkinlik imgesiyle yer değiştirebilmesi içinse, bireyin terapi ortamında travmatik yaşantısını bugün oluyormuşçasına anlatarak bu yaşantı karşısındaki olumsuz duygusal yükten arınmasına yardımcı oluruz. Yukarıda da söz edildiği üzere, duygu işleme sürecinin başarısı, bu olay(lar)ı rahatlıkla anlatabilir hale gelmesi ve belirtilerin zamanla ortadan kalkmasıyla anlaşılır. İlk seanslar birey için zorlayıcı olabilir, ancak danışanın hızına ve hazır bulunuşluğuna duyarlı bir terapi ortamında, doğru teknikler ve güvene dayalı bir terapi ilişkisiyle iyileşme mümkündür. Belirtilerin yatışması ve travmatik anının hiçbir duygusal sıkıntı olmadan net bir şekilde hatırlanarak anlatabilmesiyle beraber danışan, günlük hayattaki davranışsal kaçınmalarını da yenebilecek noktaya geldiğinde terapi süreci başarıya ulaşmıştır diyebiliriz.

Uzm. Psk. Dan. Cem DEVEZER 

 

Laika Psikolojik Danışmanlık olarak travma sonrası stres bozukluğu konusunda yanınızda oluyoruz. Şikayetleriniz ve seanslarımız hakkında detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

 

KAYNAKLAR

Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), çev. Ertuğrul Köroğlu, Ankara: Hekimler Yayın Birliği, 2014.

LEAHY, R. L. (2018). Bilişsel terapi ve uygulamaları (Hasan Hacak, Muhittin Macit, Ferruh Özpilavcı, Çev.) İstanbul: Litera Yayıncılık.

https://sozluk.gov.tr/